
Dolup boşaldıklarında kimler süzülür yanaklarına.
Kimlerin tenleri değmiş parmak uçlarına.
Kimbilir ne şiirler ne türküler demişsin iki dudağının arasından,
Kimlerin izleri kalmış en kuytularında.
Ben sana yabancıyım.
Bir şaşkınım İstanbul'da kaybolmuscasına.
Ben sana baktıkça, seni okudukça,
Haliç'in sularından yeni çıkmış bir balığım.
Ben sana bir gurbet dolusu uzağım.
Ve tüm bu dokunuşlarımız zahiri.
Sense memleketim kokuyorsun bana,
Hatırlatıyorsun yedi tepeli özlemlerimi.
Ama öyle saklısın puslu gökyüzü altında.
Ben sana öylesine yabancıyım.
İstesem de tutamam ellerini.
Hem belki kıyamam,
Belki yaraşmaz senin umutların bana.
Ama gene de sen de bilmezsin,
Ne var bu taş kesilen yüzün arkasında.
Belki düşlerim cezbeder seni,
Belki de korkusuzluğumdan korkarsın.
Yok benim gücüm seni çağırmaya,
Ama zannetmem ki sen de kendin gelesin.
Kimbilir ne gülüşler geçer aklımızdan.
Hangi kaçışları, hangi öpüşleri özleriz.
Yine de bir kelebeğin bir balığa olduğu kadar
Yabancıyız birbirimize, habersiziz.
Anlaşamayız, konuşamayız ve göremeyiz.
Bir lisan icat olunsa,
Ve Aşk dense adına,
Silsek diğer tüm dilleri yeryüzünden...
O gün belki kalkar bu sis üzerimizden.
Ve belki o gün bir umut yeşerir
Bu iki yabancının bir gülüşe ortak olması için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder