Sayfalar

Pazartesi, Ağustos 04, 2008

Yok Olmak Üzerine...

Bir arkadaşımın bir lafına takıldım : "Bilirsin o yokolmayı sever." Telefonunu kapatmıştı bahsettiğimiz kişi, ulaşamıyordum. Aslında evine gidip bakmamıştım bile çünkü tahmin ediyordum, şehirde değildi.

Ama o şimdi yok mu olmuştu? Telefonunu bilerek kapatmıyor muydu? İçi sıkıldığı için bilerek kaçmıyor muydu şehirden? Geri dönmese bile yok oldu denebilirmiydi gerçekten?

Bilmiyorum. Belki de yok olmayı becermiştir gerçekten. Yanlış anlaşılmasın, bunu ciddi söylüyorum, yok olmak çok büyük bir beceridir. Var olmaktan daha zordur.

Mesela...

Telefonunu ararsınız, cevap yoktur. Evine gidersiniz, ilginç, ışıklar yanıyor, pencere aralı. Kafayı uzatıp içeriyi görmeye çalışırsınız. Herşey yerinde. Evde herhalde diye bir daha ararsınız, telefonun sesi odadan gelir. Evde evde dersiniz. Kapıya yönelirsiniz, ilginç. Kapı aralıktır, girersiniz. Yeni pişen yemek ocağın üstünde tütmektedir hala, yatak dağınıktır. Çanta cüzdan kimlikler kartlar herşey ortadadır. Banyo da boştur, ev de boştur. Ama sanki karşı komşuya çıkılmış gibidir.

Ama tanıdığınız, aradığınız kişi orada da değildir.

Şehirde de değildir.

Ülkede de değildir.

En önemlisi yok olabildiyse kendinde de değildir.

Yok olmuştur!

Yok olmak kendisiz gitmektir aslında. Herşeysiz hiçbir şeyli gidiştir, tek yöndür.

Ve yok olanın ardından saygıyla anılmalıdır ismi.

O yok olmayı başarmıştır.

Belki hatırlayan da çıkar, tarihte de vardır böyle efsaneler. Özellikle Uzak Doğu'da ermişler efsanelerin sonunda yok olurlar.

Çünkü öz, Yoktur.

Olur da Olabilirsem bir gün, sadece deyiniz ki :

Vardı, ama daha önemlisi Yoktu.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails