Sayfalar

Pazar, Kasım 30, 2008

Yok Artık mı Demiştin?

Hiç hissettin mi,
Nedensiz ama neden-li
İçi boş ama yoğun
Absürd ve komik
Bir o kadar da mantıklı
Uçarı ve asık suratlı
Taptaze bir panik?

O zaman sana bir sır vereyim:
Aslında yok.

Yetişmesi gereken ödev,
İnsanların senin üstüne üstün fikirleri,
Bitmeyen monoton bir görev,
Ezici sorumluluk hisleri.
Koşan bir kalabalık,
Hayat gözlerini devire devire izlerken.
Gerçeklik, koştukça gerçekliğini yitiren.
Amaçlar, uzandıkça geri çekilen.
Derin nefes al, gözlerini kapa.

Ayak sesleri dediğin pat pat
Aslında yok.

Zamanın sonu var bir yerde,
Bir yerlerde evrenin sonu.
Dünyanın sonu çok komik duruyor.
İnsanın sonu daha da komik.
Başlangıcı da muamma değil mi zaten?
Soru işaretlerini nereye koyuyorsan
Orayı büküyorsun
Sonra soru işareti seninle dalga geçiyor.

Gıdıkla beynini azcık,
Aslında o da yok.

Yok artık değil mi?
Evet, gerçekten yok.
Gerçek yok.
Noktalardan noktalar çıkarıyoruz,
Ünlemlerden ünlemler.
Sonra yaramaz soru işaretleri
Kağıtlardan çıkıp
Masanın üstünü karıştırıyorlar,
Biz bakmadığımızda.
Zaten bakmıyoruz,
O yüzden onlar da yok.

Yani paniklediğin şey tüm gün,
Aslında yok.

Bence uyumalı artık,
Hazır her şey yok olmuşken…

Cumartesi, Kasım 29, 2008

Te

Ey hayat,
Su ol tekrar ve tekrar,
Tüm hücrelerime işle.
Su ol parıldayan,
beni al yıka
Ve dönüştür.

Şimdi zamanı
Bir kez daha.
Ama son kez değil
Ve son olmadı hiç.

Dalarak gözümüz kapalı
Kimbilir kaçıncı kez
Ama ilk defa bu kadar çok
Derinlerdeki o incinin
O büyülü ışığı
Bırakalım aydınlatsın bizi.

Derinlerden korkmamayı da
Koşulsuz sevmek gibi,
Huzurla susmayı da
Kalpten anlatmak gibi
Bana sen öğretmedin mi?

Bırakalım
Bir dönüşsün
Bembeyaz bir güle
Taç yapraklarından süzülsün
Okyanus damlaları
Çiğ çiğ...

Pazartesi, Kasım 17, 2008

Onların Bildikleri ve Bilmedikleri…

Olasılık hesaplarımız
Bir yerlere varabilseydi,
Dönüm noktalarımdan geçen çizgiler çizmek isterdim.
Sormak isterdim bir de,
Niye her seferinde
Monotonluğa karşı çıkışımı yanlış anladığını.

Ama bir cevap yok.
Herkesin de gayet iyi bildiği gibi,
Bu yeri tanımlamaktan aciz olasılık teorisi.

Şimdi tek sahip olduğum
Kağıtlardan ve kitaplardan oluşan bir dağ.
Üstlerindeki her bir nokta bir göz,
İçimde vızıldayıp duran sineklerin gözleri.
Melodilerle tatlandırılmış bu kağıt yığını
“Olduğu kadar” derdi,
Eğer konuşabilseydi.

Ama ne yazık ki,
Herkesin de gayet iyi bildiği gibi,
Kağıtlar ölü ağaçlardır ve
Konuşamazlar.

Ben de bunun yerine,
Konuşuyorum başka bir benle.
Biraz dumanlı ve biraz kuşkucu.
Belki biraz da dalgacı ve hafif.
Her neyse, kime ne zararı var ki?
Aslında fena olmazdı
Bir gizli gülüşü daha paylaşmak.
Ama Melvin boğulduğu suya
Yeni bir tarif istememişti.
Ben de aynen paylaştığımız sırlara.

Ben böyle iyiyim.
Herkesin de gayet iyi bildiği gibi,
Melvin normal değildi,
Ben de değilim.

Soru işaretleriyle fazla samimi olunca,
Üç noktalara doğru yola koyuldum.
Dedilerdi ki keşkeler sankilere döner orada.
Telefonumu da kapattım.
Arama. Sanki arayacakmışsın gibi.
Sadece bil diye, ben buradan ayrıldım,
Orion dolaylarında bir yere doğru.
Zaten orada telefon da çekmiyor.

Hiç deneme bile.
Herkesin de gayet iyi bildiği gibi,
Dumanlı keyiflerimi
Herhangi bir eril organizmaya tercih ederim.

Hadi ama şimdi,
Sakin ol, rahatla.
Ben sana bakmıyorum,
Baksam da görmüyorum.
Ne istersen yap,
Çok düşünme.
Hatta hiç düşünme.

Hem zaten,
Herkesin de gayet iyi bildiği gibi,
Ben hiçbir zaman öngörülemedim.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails