Sayfalar

Cumartesi, Mayıs 17, 2008

Dağınık Titreşimler

Antenleri bozuk bir alıcı gibi.

Nargileden bir nefes daha.

Dumanın içinde neler neler gördü kimbilir. Hangi geçmişler hangi gelecekler.

Bazen çok zor bazen çok kolaydı anlamak. Ve hayat hep kolaylarla zorlar arasında gidip geliyordu.

Kalabalıklardaki titreşimleri toplardı antenlerinden. Her bir yüzdeki mutluluk, kırgınlık, hayal ve hayal kırıklıklarının titreşimlerini anında sezer ve antenlerinden alır,kayda geçerdi. Kendinde mimikleri biriktirirdi,koleksiyonlarını yapardı bir nevi. Bu da bir hobi değil mi sonuçta? İnsanları duyguları toplamak,harmanlamak.

Kalabalıkları izlemek aslında her türlü fikrin,her sanatın ve bilimin özüydü. Onun da hobisi buydu,anlamak…

Bir nefes daha… Her nefesle daha bir aptallaştı,daha bir saflaştı. Antenlerindeki tıkanıkları gördü. Kendi hüzünleri, geçmişleri ve gelecekleri antenleri tıkamıştı. Açmak gerekirdi.

Bir nefes daha…

Dumana katılmak ve atmosferde erimek, atmosfere karışmak için. Sonra kimbilir hangi boyutlarda devam ederdi, hayat kolaylaşırdı.

Uyku bile daha az kolaydı, uyku zaten hep azdı. Rüyalardı çok olan, onlar da o kadar çoktu ki bazen gerçek nedir anlaşılmazdı.

Soruları üşüşürdü. Cevaplanamayanları. Onun tapınakları sorulardan oluşurdu da o da dumanlara atlar tapınakları birbir ziyarete giderdi.

Ezgilerde danseden dumanlar, kıvrak hatıralara da götürebilirdi,acı verici ıztırap ve pişmanlık dolu hatıralara da. Yol üstünde birkaç tapınak zaten mutlaka olurdu.

Her duyguyu tatmak gerekirdi anlamak için. Her köşe başına tapınaklar gizlerdi. Bazen tapınakları o kadar gizli olurdu ki onun dışında kimse akıl bile etmezdi oralara bakmayı. Bazen de tapınakları açar, titreşimleri oralarda da biriktirirdi. Düşüncelerin titreşimlerini. Her birini tapınakların kütüphanelerinde biriktirirdi böylece. Belki gün gelir o titreşimler yardım ederdi tapınakları sadece ve sadece kütüphanelere dönüştürmeye.

Her bilgi kırıntısı elzemdi.

Bir nefes daha…Derin çok derin bir nefes…

Ve en derindeki,en huzurlu tapınağa yolculuk.Orada kimlikler ve rollerin kütüphanesi vardı,kutsaldı ve sadece onundu. Herkes de olan bir tapınak olmalıydı bu. Kimileri uğramazdı, tapınak yıkık dökük kalırdı, bakımsız. Ama kalırdı. Kimileri de abartırdı orada yaşamaya başlar titreşimleri biriktirmeyi tümden bırakırdı.

O da ortalarda bir yerdeydi işte. Zamanında evi olmuştu bu tapınak. Artık öğrenmişti tapınaklara kapatmamayı kendini.

Titreşimlerde hayat var. Kaçırmamak gerek dimi?

Ama bu en gizli en kutsal tapınakta da kalmak gerek biraz.Kendini, özel kendini yücelten,kendi yapan titreşimleri gözden geçirmek ,sonra yollara dökülüp geçmişlere geleceklere bakmak…

Eller titrer,gözler uyuşur,duyular körelir,sadece antenler açık kalırdı. Saf yorumsuz titreşimler işlenmemiş birer elmas gibi kayda geçer. O dumanlı yolculuklar eğlencelidir. Mükemmel dumanla mükemmel yolculuklar..

Her yolculuk birkaç sinir hücresini telef ederdi. Olsun,zaten hepsinin belli bir kullanım süresi vardı, ha önce ha sonra, yeterince kullanınca ne fark eder?

Önemli olan düşüncelere çiçek açtırabilmek. Dağınık titreşimleri toplayıp biriktirmek, en değerli kütüphaneleri kurmak.

Mükemmel dumanın bembeyaz olması gibi, mükemmel düşünce de tüm titreşimlerin varolan tüm renklerini barındırır içinde ve beyaza varır.

İşte bazen bu kütüphaneleri de haber vermek gerek ki, anlatmak gerek ki, insanın bedeni ile çürüyüp gitmesinler.

Felsefedir,dindir,huzurdur, varılabilecek sonsuz tatmindir.

O zaman duman da

Araçtır.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails