Ve gece Göttingen Senfoni Orkestrası ile başlıyor.

Sahnenin hemen dibinden değilse de biraz ileriden ayakta da seyredebiliyorsunuz. Ben de öyle yapıyorum.
Konserin belki de klasik müzikle hiç alakası olmayan insanların da dinlemesi için, daha popüler bir hale sokulmasına şaşırmıyoruz.Hatta insanlara klasik müziğin hiç de sıkıcı olmadığını göstermek için harika bir örnek oluşturuyor bu konser. Yine de asıl eğlenceyi sağlayan, orkestranın önüne geçen "sahne performansı" ile şef Müller. Şu ana kadar gördüğüm en deli dolu şef Müller ve özellikle de seyirciyle iletişimi harika.
Konser Oklohoma ile başladı ve Operadaki Hayalet'ten bir potporinin

Elbette Orkestra alkışlarla tekrar geliyor ve bu sefer benim tüm konser heyecanla beklediğim Star Trek'te sıra. Son derece başarılı bir performansla meydandaki herkesi ,ve belki de en fazla (dizinin küçüklüğünden beri hayranı olan) bendenizi büyülüyorlar.
Günün ayrı bir önemi var Almanya'dan çok uzak, başka kıtadaki bir ülke için. O gün 4 Temmuz, Amerikalılar için Kurtuluş Günü. Şef bunu da atlamamış ve kapanış "Stars and Stripes" ile geliyor.
Yavaş yavaş gün batarken Göttingen'deki havanın dengesizliği bir kez daha ortaya çıkıyor; gündüzki sıcak,bunaltıcı havadan eser kalmıyor ve benim gibi gündüzde kalıp incecik çıkmış insanlar donmaya başlıyorlar. Tabii tüm konser boyunca ayakta durmuş olmamız da sanırım buna katkıda bulunuyor.
Güzel insan (kanka tabir edilen) Buket'le beraber seyrettik konseri. İkimiz de donmaya başlayınca dedik o zaman sıcak birşeyler gerek.
Ama Göttingen'de saat 22pm'i geçmiştir ve zaten pek çok dükkan 18de kapanmaktadır. Biz de avare bir şekilde ufak bir tur attık kültür gecesinin renklendirdiği, güzelleştirdiği Göttingen sokaklarında. Her bir köşe başında bambaşka müzikler: Blues'dan Klasik'e dini korolardan R&B'ye Country'e kadar... Müzik ve yürüyüş biraz içimizi ısıtır ama yetmez.
Zaten geç kalmadan Zindelhof'a gitmek gerekir.

Evet, ikinci adres Zindelhof. Burası bir ikinci el dükkanı, Göttingen'in Universität Apotheke'sinin ve Villa Cuba'sının arasındaki apartman boşluğuna yerleşmiş, Yılbaşı Pazarları'nın benim gibiler için vazgeçilmez mekanı. Kışın, yılbaşı pazarları kurulduğunda bu "han" Glühwein'ı ile bizim içimizi ısıtır, insanlar ikinci el eşyaların oluşturduğu sıradışı ama sıcak dekorasyonun içine karışır, adeta bir parçası olur ve yılın son ayının tadını çıkarır. Ama bugün buraya geliş nedenimiz farklı. Bugün yakın bir arkadaşımın, Doğa Akdoğan'ın resim sergisi de var Zindelhof'ta. Göttingen'deki en ilginç yerlerden biri olan Zindelhof'tan ve Doğa'nın sergisinden bir sonraki yazımda ayrıntılı şekilde bahsedeceğim.
Burada Burcu da aramıza katılıyor ve Doğa'nın getirdiği en güzelinden Türkçe müziklerle bir iki kadeh Bordeaux şarabı yudumluyoruz. Handa yok yok, ayağımı uzattığım içiçe iki demir leğenin içleri su dolu. Ama o kadar eski ve güzeller ki ıslanma ihtimalini umursamıyorum, çıplak ayaklarımı uzatıyorum üstlerine ve onları hissediyorum. Hikayeleri uzun. Buradaki her bir eşyanın içinde bir hikaye gizlediğini farkediyorum bir anda. Bu han yaşıyor. Raflara serpiştirilmiş birbiriyle alakasız yüzlerce eşyaya göz gezdiriyorum. Burcu bana kendini Taksim'in ara sokaklarında hissettiğini söylüyor ve hepimiz sessizce gülümsüyoruz. Bir İstanbul'a gidiyoruz, kim bilir nereleri gezip Göttingen'e Zindelhof'a geri dönüyoruz.
Artık kalkma vakti. Doğa'ya ve Zindelhof'un sahibine (adını unuttum) teşekkür ederek Göttingen sokaklarına geri dönüyoruz.
Botanik Bahçenin girişindeki Cafe Botanik'te dansöz olduğu yazıyor elimizdeki programda. Botanik Bahçe'de ve son derece entel Cafe Botanik'te dansöz görmek eğlenceli olabilir diye yola

Bu sırada omzumda bir el hissediyorum, dediğim gibi Göttingen küçük, eğlence büyük. Cansu ve arkadaşları yanımızdalar. Gecenin ve şehrin enerjisini bir ayna gibi yansıtıyorlar durmadan dans ederek ve kahkahalar atarak. Etafıma bakıyorum. Bu çok güzel bir an kesinlikle. Her yaştan insan müzikle bir araya gelmiş. Her milletten her "sınıf"tan. Ve herkesin yüzünde o gülümseme, kendini müziğe bırakmanın getirdiği huzur ve mutluluk. Herkes kendince tadını çıkarıyor melodilerin. Ben, uçuyorum. Buraya geldiğimden beri aradığım müzik bu. Çok ama çok mutluyum. Ve sonunda çok eğleniyorum.
Ufak konser bitiyor, ve biz başka nerede ne var diye ilerliyoruz. Burcu ayrılıyor bizden, yorgun ama mutlu. Biz de farkediyoruz ki her yer yavaş yavaş bitiyor. Ama daha çok erken diyorum kendi kendime, saatime bakıyorum saat 2:30 olmuş. E bu saatte bitiyor bu ufak şehir. Yine de herkes sokakta. Müzik dinmiş ama mutlu, yorgun biraz da çakırkeyif insanlar dolaşıyor Göttingen sokaklarında. El ele, kol kola. Sokakların bu saatte bu kadar kalabalık olması, saat akşam 8miş gibi, cıvıl cıvıl olması beni kendime getiryor. Şehir daha bitmemiş. Bugün değil. Burası belki İstanbul gibi canlı bir şehir değil ama hala yaşıyor. Hala biraz umut var.
Artık evlere dağılma vakti. Cansu'yu ve grubunu kaybediyoruz yolda. Sonra Buket'le yürümeye başlıyoruz. Yürürken ikimizin de o sırada Boğaziçi'ni düşündüğünü farkediyoruz. Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştik ikimizde. İçimizde garip bir his var, ve yarın bilime son hız dalma isteği. Bu bize üniversiteden, hala "okulum" dediğimiz yerden kalmış. Şanslıydık, her hafta Çarşamba konserlerinde klasik müziğe doyardık. Sayısız konser olurdu. Okulun korolarının ve gruplarının konserleri de cabası. Müziğe ve aslında sanatın her koluna doyardık ve akşam yatağa ertesi gün bilime uyanacağımızı bilerek yatardık. Burada bu çok eksik kaldı. Motivasyonumuzu düşüren belki de buydu.
Eve doğru yürürken, üniversitenin merkez kampüsünden geçiyoruz. Kulağımıza House, R&B müzikleri geliyor. Yaklaşıyoruz. Zentral Mensa'nın(yani yemekhanenin) önündeki bahçede ve içerideki fuaye alanında parti var. Herkes çılgınca eğleniyor. Sportler Party (Sporcu Partisi) olduğunu öğreniyoruz kapıda. Giriş paralı. Uzaktan kalabalığı izliyoruz bir süre. Buradaki kalabalık şehirden çok farklı. Ama her yer yine rengarenk ve insanlarda bu kez biraz farklı da olsa coşku ve enerji var.Biz yine de girmemeye karar veriyoruz. Buket'in damağında gecenin tadı, bozmak istemiyor, zaten çok da yorgunuz. Eve doğru ilerlemeye devam ediyoruz.
Kapıyı açıp eve girdiğimde yüzümde hala bir gülümseme var.
Bu gece, Göttingen'de eskisi gibi sanata doyduk.
Yarın bilime uyanmak üzere...
Sevgi ve ışıkla kalın efendim.
1 yorum:
Fistik sagol, güzel diline ve emegine saglik! hemen de döktürmüs;) Ayrintili Zindeldof haberini de bekleyoruz..Zindelhofun sahibinin adi Tilo:)
DoGa
Yorum Gönder