Blogu açma amacım aslında içimden ne geçerse yazmaktı ama şimdi bir yandan da okuyan kişileri ürkütmek istemediğim için yazamıyorum sanki, yeni bir blog açmak istemediğime göre, ürken ürksün kalan sağlara mangal yapayım.
Velhasıl...
İç sıkıntısını aştım artık. Süreklilik kazanan iç sıkıntısı ilginç bir boyuta varıyor,galiba buna erme deniyor. Bir dostun başka bir kadim dosta dediği gibi, daha fazla deliremeyeceğimiz için eriyoruz. Ama erince de erdiğimiz yerden "Alooooooooo" diyince sesimiz ulaşamıyor, dolayısıyla çok fena bir yerlerde aslı kalmışız hissi doğuyor ve anlıyoruz kiiii ermek o bizim sandığımız ermek değil aslında, böyle yumusak elde dağılan duman gibi birşey ve böyle insanın içini kaplayınca o duman insana bir titreme geliyor.
Anlatamama ihtimalim üzerinde düşünmüyorum bile. Empatinizi sonuna kadar açın, alıcınızın ayarlarıyla oynayın, ama sonra eski ayarları bulabileceğinizden de emin olun.
Son zamanlarda gökyüzüne bakmak içimi rahatlatıyor,bir sona erme ve ermeme, aslında bütünleşme ve kayıp gitme, buharlaşma ve yıldızlara bağırma hali doluyor içime ;bu genelde iç sıkıntısının basıncını arttırıp patlatarak kendisine ohhhhhhhhhh denen bir hale vardırıyor. (bir nevi sivilceyi sıkıp içini boşaltmak gibi. Kocaman sivilcelere dönüşüyoruz bazen.) Patlama etkisiyle içeride ne var ne yok dışarı uçtuğu için de bir süre bir boşluk bir cam-gözlülük yaşanıyor. Velhasıl güzel şeyler bunlar, ki bunu diyen göreceli kavramlara uyuz olduğu için kendi lugatından yıllar önce çıkarmış ve tüm göreceleri yeniden tanımlamıştı ama güzel deyince size ne güzelse siz onu anlayın, o da olur.
Aaaaaaaaaaaah aaaaaaaaah
Son zamanlardaki tüm yazılarıma bir resim iliştirdim ama şu anda fotografimi çekip iliştirsem mesela, bir uyarı eklenmeli yazının başına gece okumayın kabus gördürtür diye. Bilemiyorum.
Aslında kendimi tırmalamak böyle kıymık kıymık bırakmak beni çok rahatlatacak. Böyle anlarda yakası coooooook acık seyler giyiyorum, yok kazara yakası hafif kapalı bisii giydiysem de zaten yakası acık hale geliorlar.
Son zamanlarda, sırf kendimde değil bir de benden dışarıdaki ben diyebileceğim ve insanların kanka olarak adlandırdıkları su bazlı seyreltilmis bağımlı varlıkta gördüğüm, amuda kalkma isteği var. İlginç, böyle yürürken bir anda amuda kalkıp ellerim üstünde yürüyesim geliyor.Ya da konuşurken bir anda amuda kalkasım ve ööööle durasım gelior. Evde denedim amuda kalkamıyorum dolayısıyla o şekilde yürümeyi günlük hale getirebilmek zaman alıcak.
Örümceklerim ısırıyor ve ben kendimi tırmalıyor muyum?
Şu an vardığım görsellikte etrafta milyonalrca ipliğimsi örümcek var; ben
başka yere bakınca ortalıkta dolanıyorlar, vay o ne diye kafamı ceviriyorum o göz ucuyla gördügüm harekete.Yok orda bisii. Hızlı yaratıklar bu örümcekler.
Aslında tabi onlar da su. Belki nasıl buharlaşacaklarını öğrenmişlerdir.
Su bazlı varlıklar olduğumuza göre keşke bir de buharlaşabilseydik, çok güzel olurdu. Isıtmak değil sırf, bazı durumlarda yeterince basınç uygulamak da fazlar arası değişim sağlayabildiğine göre bu "iç sıkıntısı" ya da "ermişimsi hali" devam ederse basınç yardımıyla buharlasma noktamı bulcam ve size de haber vericem mutlaka bir şekilde. (Siz kimsiniz sahi?)
Burada bitirip yazıyı yatağa atlıyorum, ipligimsi örümceklerimle beraber ve böyle iri iri su damlacıklarına ayrılıp önce yatağın üstünde kalakalıyorum sonra da buharlaşıyorum.
Sevgiler efendim....
(Abidiiiiiiin?)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder