Sayfalar

Perşembe, Ocak 08, 2009

Bolero

Etrafınızda gittikçe yoğunlaşan kara bulutlar görüyorsanız ilacı : Bolero...Ravel'in meşhur başyapıtından bahsediyorum.

Ne zaman kendimi kendimin diplerinde hissetsem, bir el uzatıp açıyorum youtube'dan bir konser kaydı ve geçiyorum karşısına. Bu ne demek? Bu hareketsiz, kıpırdayamadan, tüy gibi bilinçsiz bir şekilde kendini müziğe bırakmak ya da sen tutsan bile onun seni alması demek. Bolero böyle bir parça.

Bolero aslında bir latin müzik türünü ve onunla ilişkili dansı ve şarkıları temsil eder. Karakteristik özelliği yavaş ama keskin temposudur. İspanya'da Sebastiano Carezo ve Küba'da Pepe Sanchez kendi ülkelerine has boleroların babaları olarak bilinirler. Bu iki boleronun çıkışları birbirinden bütünüyle bağımsız olmuştur. Bolero daha sonra Latin Amerika'ya yayılır ve farklı formlar kazanır.

Klasik müzikte boleronun etkisi Chopin'den Debussy'e pek çok farklı bestecide kendini gösterir. Ama en bilinen bolero Ravel'in başyapıtıdır. Aslında temelinin büyük bölümünde bolero değil, Küba'da tangonun öncülü diyebileceğimiz habanera yatar. Parçanın orjinal ismi de Fandango'dur ve Rhapsodia española isimli bir bale eserinde yer alır. Ancak daha sonra bir konser parçasına dönüşmüştür. Bence çok da iyi olmuştur.

Ravel'in Bolerosu çok ama çok hafif başlar. Duymakta zorlanırsınız. Kulak kabartmanız gerekir dikkatlice. Müziğin kendi özelliğinde olsa da bu kadarı bence Ravel'in zekasıdır. Sizi müziğe odaklayarak başlar. Yavaş yavaş yükselirken müzik siz ne birer birer kendini gösterip gittikçe çoğalan enstrümanları ne de melodideki hafif oynamaları farkedersiniz. Müzik içinize adeta akar.

Başından sonuna Bolero, ruhunuzu bir şelalede yıkamak gibidir.

Bolero'nun hakkını vererek çalınabilmesi için devasa bir orkestra gerektiğini düşünüyorum. Şu ana kadar izlediğim tüm değişik kayıtlardan da aynı sonuca çıktım. Ne kadar çok müzisyen, ne kadar usta bir şef, o kadar güzel bir Bolero. Özellikle de konserleri izleyin, müzisyenlerin kendilerini kaptırışlarını, el hareketlerini, giderek artan coşkularını ve huzurlarını seyredin.

Bolero hem görsel hem işitsel bir meditasyon.Sürekli tekrarlanan o temel melodi, bir mantra gibi içinize işliyor. Ama hiçbir mantra sizde böylesine coşku, böylesine bir huzur yaratamaz diye düşünüyorum. Çünkü bu mantra tüm duyularınıza hitap ediyor.

Peki ben niye bu kadar övdüm şimdi bu parçayı? Sonuçta zevk meselesi kesinlikle. Ama ben az önce, birden içimden uyanan bir ışıkla farkettim ki Bolero hayatı anlatıyor. O sürekli tekrarlanan melodi işte hayatın özü. 10. dakikadan sonra da uyanış, farkına varış başlıyor. Hem sadece hayatı da değil, Aşk'ı anlatıyor. Ben zaten Aşk'ı hayatın salt bir parçası gibi düşünemiyorum, bizzat hayatın kendisi ile örtüşüyor Aşk.

Doğduğumuz andan itibaren, her bir köşeden sesler fışkırıp usulca karışıyor hayatımıza. Biz onları yoğuruyoruz ve kendi hamurumuzu yapıyoruz farketmeden. Sonra ilerledikçe yolumuzda, sesler belirginleşiyor. Eğer korkuyorsak, korkmaya, sinmeye alışmıssak, soruları sormayı unutmuşsak, bu sesler, bu gittikçe belirginleşen sesler çekilmez bir gürültü halini alıyor. Eğer merak ediyorsak hala, hala cevapsızsak, bu melodinin içine gizlenmiş cenneti farkediyoruz. Ve istesek de istemesek de bu müziğin içerisinde ilerliyoruz. Ya gürültülü bir cehennem oluyor sonu ya da farkındalığın aydınlattığı bir cennet bahçesi.

Cennetimizi de cehennemimizi de içimizde büyütüyoruz. Hamurumuzu düşüncelerimizde, zihnimizde pişiriyoruz.

Peki ya Aşk'ı televizyonlardan mı tanıyoruz yoksa içimizden mi? İçimizdeki kıvılcımlar Aşk. Ama sadece bir insanın bir insana duyduğu değil. Aşk, varlığın ötesine geçebilecek tek yüce duygu. Tek kalıcı duygudur bence. İnsan gözlerini açtığından son kez kapadığı ana kadar onu hayatta tutar. Varolan tüm çiçeklerden, varolan tüm baharatlardan sarhoş edici bir parfüm gibi biraz biraz barındırır içinde. İçimizde ilkin bir ateş böceği gibi farkettiğimiz, giderek bir yangın gibi bizi saran, renklenen, çoğalan ve huzura varan Aşk. Paylaşıldıkça sesleri çoğalan, gürleşen Aşk.

Bolero sadece bir beste. Ama her sanat eseri gibi hayatı ve Aşk'ı, dolayısıyla da cenneti ve cehennemi, huzuru ve hüznü içinde taşıyor.

NOT:
Sizlerle çok beğendiğim bir konser kaydını daha öncede paylaşmıştım. Bu linkten ulaşabilirsiniz:

Ve harika bir modern/tango yorumu :


Son olarak, Bolero gibi sade ama çarpıcı bir parçaya gidebilecek en sade ve en etkileyici dans:

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails