Sayfalar

Cuma, Ağustos 20, 2010

Söylenmemek Lazım (Kalp Taşı)

Bugün Aşk'ı tartıştık.

"Yok olur mu ki Aşk'lar?" dedik...

Sonra düşündük, "Mesela..." dedik, "Böyle olsaydı..." dedik, "Hayatta neler değişirdi?" dedik, "Değişir miydi ?" dedik.

Sonra baktık yine delice bir ayinde, kendin geçmişcesine Aşk'a tapınmaya başlıyor içimizdeki deliler... "Çok ileri gittik." dedik, sustuk.

Oysa konuştuklarımız "acaba" bile olamayacak şeylerdi. Birer "keşke" hiç değildiler. Sadece "Şimdi şu anda burada olsa..." dedik, şansa bakın ki bu beş kelime içimizdeki delileri uyandıran parolaymış.

Oysa biz sanıyorduk ki, Aşk artık bize uzak, Aşk başka diyarlarda gönlünü gezdiriyor. Hatta belki de Aşk bize küstü sanıyorduk.

Ne kadar yanılmışız gördük. Aşk nasıl kendini tohuma çekmiş, beş kelimelik bir sorunun dillenmesini beklemiş birden o dikenli gül fidanına dönüşmek için, gördük.

Farkettik ki, o gitti sandığımız Aşk, sadece hacmini küçültmüş. Hacmi küçülmüş ama yoğunluğu da artmış. Yani artık kalpte daha az yer kaplıyor sanarken biz, o küçüldükçe ağırlaşmış ağırlaşmış. Sonunda gelip kalbimizin miniminnacık bir yerine saplanıp da bir daha yerinden oynatılamayacak bir taş haline gelene kadar ağırlaşmış.

Biz sanmışız ki, artık boşalan kalbimizde yeni Aşk'lara yer var. Oysa o kadar ağırmış ki kalbimiz boş yer de olsa yoğunluğu düşmek zorunda kalmış yeni Aşk'ların... Tüm kalbimizi verdik sanırken bile içleri boşalmış.

Hep o içimizdeki Kalp Taşı'ndan... Hep o bizi terketmeyen Aşk'ın tohumundan.... Diğerleri surette kalmış.

Bugün de bunu farkettik.

"Ama" dedik, "hiç yakınmayalım. Ağır da olsa, canımızı acıtmak için pusuda yeşermeyi de beklese, en azından bizim bir tohumumuz var." Öyle ya, buna da şükür...

Suretine gelince,o da hiç olmamasından iyidir.

Söylenmemek lazım.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails